İyi ahlak, temiz siyaset

İçinde yaşadığımız topluma katkı sağlamak için ihtiyacımız, “İyi ahlaklı” (*1) olmaktır ve
Dünyadaki bütün dinlerin ortak bir yönü, toplumun iyi bir ahlaka sahip olmasıdır.

İyi veya kötü insan  kavramı insanların mesleklerinden, hobilerinden, çevrelerinden,
eğitim seviyelerinden, zenginliklerinden, siyasi görüşlerinden bağımsız bir kavramdır.

Aslında, dinlerin içeriğinin belki Yüzde doksanı, Empati (*2) demektir.
Bunlar da genel olarak, dostluk, sevgi, paylaşım, barış, israftan kaçınma,
başkalarıyla paylaşım, tüm canlıları, doğayı sevme ve koruma
yani,
“kendin için istediğini başkası için de yap veya istemediğini yapma” şeklindedir.

Geride kalan yüzde onu ise,
Yaratıcı bilgisi, yaratılış sebepleri,
bugün ve yarın hakkında bilgiler, dünyanın fani oluşu, Yaratıcıyı anma, şükretme
görülen ve görülmeyen hakkında bilgilendirme,
o toplumun örf, adet ve sosyal yapısında düzenlerdir.

Kısaca,;
Empati yüklü bir ruh,
her dininin emirlerinin/beklentilerinin  yüzde doksanını sağlamaktadır.

Barış,
Paylaşım,
Çevreyi koruma,
Doğa ve canlıları sevme,
Alçak gönüllülük,
Yardımseverlik,
vs.

Kısaca Dinle alakalı ve Dindar (*3) olduğunu belirten kişilerin öncelik hangi dinden olursa
olsun, mutlaka ve mutlaka iyi bir ahlaka sahip olması beklenir.

Bu tanıma göre, iyi bir ahlaka sahip olmayan kişilerin “Dindar” olmakla da bir alakası olamaz
zira, dinin özü budur. Dinlerin, varsa kitaplarında yazdıkları her şeyin tamamı, insanların
öncelikle iyi bir ahlaka sahip olmasını sağlamak içindir.

“Eğer Rabbin dileseydi insanları elbette bir tek ümmet yapardı. Ama birbiriyle
tartışmaya devam edeceklerdir.” – Hud S. 118

“Yeryüzünde debelenen hiçbir canlı, iki kanadıyla uçan hiçbir kuş istisna olmamak
üzere hepsi sizin gibi ümmetlerdir. Biz bu Kitap’ta, herhangi bir şeyi ne eksik bıraktık
ne fazla yaptık. Onlar sonunda Rableri önünde toplanırlar” – En’am S. 38.

İyi ahlaka sahip olmamak ise, genel olarak Dinlerin içeriğine uymamak olarak nitelenebilir.
Hırsızlık, öfke, şiddet, kavga, öldürmek, savaş, düşmanlık, fitne (kargaşa yaratmak), yalan,
zina, uyuşturucu gibi kavramlar olarak sayılabilir.

Toplum içinde, iyi ahlaklı insanların olması, toplumların gelişmesi açısından son derece
önemlidir. İyi ahlaklı biri genel olarak saftır ve karşısındakinin doğru söylediğine inanma
eğilimindedir. Aslıda bu durum iyi ahlaklı birinin en zayıf bir noktasıdır ve kullanıma açıktır.

Yüzyıllar boyu iyi insanların bu zayıflıkları, onlar gibi düşünmeyen ama onlar gibi görünen
insanlar tarafından kullanılmıştır. İyi insan olmanın dindarlıkla ve o dinin kitabı ile
olan bağlantısı nedeni ile, özellikle bu güzel insanların kullanımı kitapla başlamıştır. Kitapta
yazanlar farklı şekillerde aktarılarak, kitabın yanlışları iyi insanlara doğrular olarak veya doğru
olanlar, yanlışlar olarak aktarılmıştır.

“İnsanlardan öylesi vardır ki, onun dünya hayatına ilişkin sözü senin hoşuna gider ve o,
kalbindekine Allah’ı tanık tutar. Oysa ki o, düşmanların en yamanıdır. Yanından ayrıldığında /
işbaşına geçtiğinde yeryüzünde fesat çıkarmak, ekini ve nesli yok etmek için işe koyulur.
Oysa ki Allah, fesadı sevmez.” – (Bakara suresi 204-205 Ayetler)

Bu şekilde, insanların alın terleri, emekleri, paraları çalınmış, dost olanlar ALLAH adı ile kavga
eder hale getirilmiş, evlerinin içine hatta yatak odalarına girilmiş, anlamsız ve mantıksız örf
ve adetler ile insanların beyinleri kirletilmiş, doğru insanlar yanlış yola saptırılmış hatta kendi
aralarında savaşlara sokulmuş, bunun ALLAH adı ile yapıldığı iddia edilmiş ve sonuçta,
Şeytan yolu Cennet yolu olarak gösterilmiştir.

ÇÖZÜM YOLU

Bu aldatmalardan kurtulmanın çok basit bir yolu vardır bu da, Allah’ın insanlara bahşetmiş
olduğu AKIL, MANTIK ve GÖZLEM yeteneği ile gelen Aydınlıktır (*4)

 

İnsanların söyledikleri, iyi ahlakla örtüşüyor mu?
Söylemlerinin ötesinde söylemi yapanın kendi uygulamaları veya yaptıkları iyi ahlakla örtüşüyor mu?
Şimdiye kadar yaptıkları yararlı işler nedir, zararlı işler nedir?
Bizlere yapılan beyanatları ve uygulamaları, Kitapla uyuşuyor mu?

İyi bir insanı keşfetmekle ilgili karşılaşılabilecek yalnızca 4 olasılık mevcuttur.
Kişi;

1- İyi şeyler söylüyor ve iyi işler yapıyor.
2- İyi şeyler söylüyor ve kötü işler yapıyor.
3- Kötü şeyler söylüyor ve iyi işler yapıyor.
4- Kötü şeyler söylüyor ve kötü işler yapıyor.

İyi işler, temelde dostluk, sevgi, paylaşım, barış, tasarruf, “kendin için istediğini başkası için de
yap
veya istemediğini yapma” ve toplum yararı alt yapısına tezat teşkil etmemelidir.
Kötü işler de bunun tam tersidir.

Toplam 4 olasılığın içinde gerçek anlamda değerlendirilmesi gereken yalnızca 1 numaralı olandır
zira;
4 numaralı olasılıkla hiç ilgilenmiyoruz.
3 numaralı olasılık mantıksız olması nedeni ile  hiç ilgilenmiyoruz.
1 numaralı olasılık ilgi seçilmesi gereken tek DOĞRU olasılıktır..

2 numaralı olasılık ise en tehlikeli olandır.
Burada, Akıl, mantık ve gözlem kullanmayanlar (Aydın olmayanlar) için çok büyük bir tuzak vardır.
Kötü, insanımızı eline geçirir ve ona “doğru” başlığı altında insan öldürme ve öldürtme dahil her türlü
kötülüğü yaptırabilir.

Aydın olan ise,
Söylemcinin söylediklerini ve yaptıklarını değerlendirir, araştırır,
Din söylemleri ise, Kitap ile uyumuna bakar.
İçinde bir tane bile “Kötü” varsa problem olduğu anlamına gelmektedir.

Şimdi, Kuran’ı Kerim’i (ihtiyacımız olacak) yanı başımıza alalım ve örneklere bakalım

 

ÖRNEKLER

Söylemci şayet Dindar olduğunu iddia eden bir Müslümansa, ve;

1 – Toplumu yok etmek için doğrudan saldıran bir düşman olmaksızın, toplumu savaşa çağırıyorsa:

“Ey iman sahipleri! Hepiniz toptan barış içine girin. Şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, sizin için apaçık bir düşmandır” – Bakara S. 208

2 – Sahip olduğu servetler, toplam geliri ile açıklanamayacak  (HARAM YEME) kadar büyükse veya Devlet malını ve parasını kendi çıkarları için harcamaktan çekinmiyorsa

“Mallarınızı aranızda haksız ve uydurma yollara baş vurarak yemeyin; bilip durduğunuz halde
insanların
mallarından bir kısmını günaha saparak yemek için onları yargıçlara aktarmayın”
– Bakara S.188

“Şunda kuşkunuz olmasın ki, zulme başvurarak yetimlerin mallarını yiyenler karınlarına
doldurmak üzere
bir ateş yemekten başka bir şey yapmazlar. Ve onlar yakın bir zamanda,
korkunç acılar veren bir azaba
dalacaklardır.” – Nisa S.10

3 – Toplum içinde insanların birbirlerine karşı düşman ( FİTNE) yapacak şekilde beyanatlar veriyor ve çalışıyorsa

“Fitne kalmayıncaya ve din yalnız Allah’ın oluncaya kadar onlarla çarpışın. Eğer çarpışmaktan
vazgeçerlerse
artık zulme sapanlardan başkasına düşmanlık edilmez.” – Bakara S.193

” ….Fitne / baskı ve bozgunculuk, öldürmekten daha kötüdür…..” – Bakara S. 191

“Allah ve resulüyle savaşanların yeryüzünde bozgunculuk yapmaya çalışanların cezası şudur:
Öldürülürler
yahut asılırlar yahut elleriyle ayakları çaprazlamasına kesilir yahut bulundukları
yerden sürülürler. Bu onlar için
dünyada bir rezilliktir. Ahirette de onlara büyük bir azap vardır.”
– MaideS.33

“İnsanlardan öylesi vardır ki, onun dünya hayatına ilişkin sözü senin hoşuna gider ve o,
kalbindekine
Allah’ı tanık tutar. Oysa ki o, düşmanların en yamanıdır. Yanından ayrıldığında
/ işbaşına geçtiğinde yeryüzünde fesat çıkarmak, ekini ve nesli yok etmek için işe koyulur.
Oysa ki Allah, fesadı sevmez.”
– Bakara S.204-205

4 – Adalet kavramı toplumda yalnızca bir zümre için geçerli oluyorsa veya Toplumda yaşayan herkese, devlet güçlerini kullanarak büyük baskı yapıyorsa,

“Ey iman edenler! Öz benliğiniz, anne-babanız, yakınlarınız aleyhine de olsa, zengin veya
fakir de olsalar,
adaleti dimdik ayakta tutarak Allah için tanıklık edenler olun. Allah, ikisine de
sizden daha yakındır. O halde
nefsinizin arzusuna uyarak adaletten sapmayın. Eğer dilinizi eğip
büker yahut çekimser kalırsanız, Allah yapmakta
olduklarınızdan haberdardır.” – Nisa S.135

“Ey iman edenler! Adalet ve dürüstlüğün tanıkları olarak Allah için kollayıp gözetleyenler olun.
Bir topluluğa kininiz
sizi adaletsiz davranmaya asla itmesin. Adaletli olun. Bu, takvaya /
korunup sakınmaya daha uygundur. Allah’tan
korkun. Allah, yapmakta olduklarınızdan
haberdardır.” –  Maide S.8

5 – Etrafında onu seven bir tek Müslüman topluluk kalmamışsa

“Şu bir gerçek ki, müminler sadece kardeştirler. O halde kardeşleriniz arasında barışı sağlayın
ve
Allah’tan korkun ki, size merhamet edilebilsin.” – Hucurat S.10

6 – İslam düşmanları ile iş birliği yapmaktan çekinmiyorsa veya 1 koyup 3 alacağız diyerek
Müslümanlara karşı yapılan savaşta Müslüman düşmanlarını destekliyorsa

“İkiyüzlülere şunu muştula: Kendileri için korkunç bir azap öngörülmüştür. Öyle kişiler ki onlar,
müminleri
bırakıp da küfre sapanları dostlar ediniyorlar. Onların yanında onur ve yücelik mi
arıyorlar?
Onur ve yüceliğin tümü Allah’ındır.” – Nisa S.138-139

“Ey iman sahipleri! Müminleri bırakıp da küfre sapanları dostlar edinmeyin. Kendi aleyhinize
Allah’a açık bir
kanıt mı vermek istiyorsunuz? Şu da bir gerçek ki ikiyüzlüler, ateşin en alt
katındadırlar. Onlar için bir yardımcı
asla bulamayacaksın.” – Nisa S144-145.

“Müminler, müminleri bırakıp da küfre sapanları gönül dostu edinmesinler. Kim bunu yaparsa
Allah’la ilişiği kesilir.
Ancak bir sakınma ile onlardan korunmanız müstesna. Allah sizi
kendisinden sakınmaya çağırır. Ve dönüş yalnız
Allah’adır.” – Ali İmran S.28.

7 – İslamda bir numaralı günahlardan biri olan tefecilik sistemini engellemek için bir şey yapmamışsa aksine destekledikçe destekleyip milletin bir borç batağına girmesine vesile olmuşsa

“O ribayı yiyenler, şeytanın bir dokunuşla çarptığı kişinin kalkışından başka türlü kalkamazlar.
Bu böyledir, çünkü onlar, “alış-veriş de riba gibidir” demişlerdir. Oysa ki Allah, alış-verişi helal,
ribayı haram kılmıştır. Kendisine Rabbinden bir öğüt gelip de yaptığından vazgeçenin geçmişi
kendisine,
işi Allah’a kalmıştır. Yeniden ribaya dönene gelince, böyleleri ateşin dostlarıdır.
Sürekli kalacaklardır
orada.” – Bakara S.275

“Ey iman sahipleri, Allah’tan korkun. Ve eğer inanıyorsanız ribadan geri kalanı bırakın. Eğer bunu yapmazsanız, Allah ve resulünden bir harp ilanını duymuş olun. Tövbe ederseniz,
mallarınızın esasları / ana paralarınız sizindir;
ne zulmeden olursunuz ne de zulme uğratılan.” –  Bakara S.278-279

8 – İsraf konusunda hiç duyarlı değilse

“Akrabaya hakkını ver. Çaresize, yolda kalana da. Fakat saçıp savurma. Çünkü saçıp savuranlar şeytanların kardeşleri olurlar. Ve şeytan kendi Rabbine nankörlük etmiştir.” – İsra S.26-27

“Ey Ademoğulları! Tüm mescitlerde süslü, güzel giysilerinizi kuşanın. Yiyin, için fakat israf etmeyin. Allah israf edenleri sevmez.” – A’raf S. 31

“Çardaklı ve çardaksız bahçeleri, ürünleri çeşit çeşit hurmaları, sebzeleri, zeytinleri, narları, birbirine benzer ve benzemez biçimlerde oluşturan O’dur. Her birinin meyvasından olgunlaştığı zaman yiyin ve hasat gününde onun hakkını da verin. İsraf etmeyin, Allah israf edenleri sevmez.” – En’am S. 141


Yukarıda anlatılan maddelere destek veren bir kimsenin,
Ne kadar “Ben Dindarım” dese de, Kuran hükümlerine göre
İslam Dini, 
İman ve DİNDARLIK olarak hiçbir alakası olmadığı görülmektedir.
KURAN, bu maddelerin herhangi birine destek vermiş 
insanlar hakkında bırakın DİNDAR olmayı,
Cehennem cezası alacaklarını ve çoğu için de, cezalarını “Cehennemin en derininde 
olacaklar”
şeklinde  açıklamıştır. Kuran bu insanlar için “Allah ve Meleklerin laneti onların üzerine olacaktır”
demektedir..

 

Dikkat edilirse buraya kadar, insanlarla alakalı, işler, meslekler, mezhepler, partiler, yönetim
şekilleri gibi değerlendirmeler yapılmadı.

Yalnız Dindarım deyip din konusunda konuşan biri olduğunda yapılması gereken

1- Yanında Kuran’ın
2- Onu okuyacak eğitimin, (en cahil bir toplumun anlayacağı bir lisanla yazıldı)
3- Onun Türkçe okuyarak anlayacak aklın olması gerekir.

Burada tuzaklardan en büyüğü de kendiliğinden ortaya çıkmış oluyor.
Dindar olduğunu iddia eden ve din konusunda söylemler yapan birine karşın
Kuranı anlamadan okumaya teşvik, yüzyıllardır süregelen bir tuzaktır ve mutlaka
sonlandırılmalıdır.

 

SONUÇ : OLMASI GEREKENLER,
1- Temel bir kural olarak, iyi bir Ahlaka sahip olmak,
2- Kandırılmaya karşı durmak için, Aydın olmak…

 

Açıklamalar:

*1 Ahlak, isim Bir toplum içinde kişilerin uymak zorunda oldukları davranış biçimleri ve kuralları, Ahlaklı insan olmak iyi insan, kötü ahlaklı veya ahlaksız, insan kötü insan olmaktır.

*2 Empati veya eşduyum, bir başkasının duygularını, içinde bulunduğu durum ya da davranışlarındaki motivasyonu anlamak ve içselleştirmek demektir. Kendi duygularını başka
nesnelere yansıtmak anlamında da kullanılır. *isim, ruh bilimi Duygudaşlık

*3 Dindar, sıfat, din b. Din inancı güçlü, din kurallarına bağlı (kimse), mütedeyyin, Dindarlık, o dinin kitabına uyum, uygunluk

*4 Aydın, Kültürlü, okumuş, görgülü, ileri düşünceli (kimse), münevver, entelektüel; Diğer bir Tanım, Tam anlamı ile duyguları ile değil, Akıl ve Mantığını kullanıp gözlem yaparak
doğruyu yanlıştan 
ayırabilen, analitik yapıya sahip.