İslamiyet’i ve dini, bütünü ile şekil üzerinde arayan ve anlatan bir millet haline getirildik.
Uzun zamandır…
Çocukluğumuzdan beri;
Annelerimizin – babalarımızın ve
onların annelerinin – babalarının çocukluğundan ve belki de,
Yüzyıllardan beri anlatılan bir İslamiyet vardır…
“İslam’ın şartı beştir” veya “imanın şartı altıdır” denir ve bir nefeste sayılır.
Oysa;
Genel olarak, “İslamiyet nedir?” veya
“Din nedir?” konusunda, bir çırpıda sayacak bir öğretimiz ise maalesef yoktur.
Din nedir, Dindar olmak nedir, İslamiyet nedir?
İyi bir dindar olmak için asgari şartlar ne olmalıdır?
Neler yapılmalıdır veya nelerden uzak kalınmalıdır?
Kuran, bu konuda neler emreder veya önerir?
O eşsiz ve benzersiz yaratıcının gücü ve kudreti nasıl bir şeydir?
Bizlere emanet olarak verilen bedenler?
Canlılar, kurtlar, kuşlar, bitkiler?
Bir tohum, toprak, su ve güneşle kendi kendine yetişen yiyecekler?
Yağmurlar, dereler, göller, denizler?
İçinde yaşanılan bu muhteşem dünya?
Ve tüm bunların kullanım hakları?
*******
İslamiyet’te dindar olmanın ilk şartı olarak “namaz kılmak” yanıtı verilirken,
neden namaz kılmanın İslam’ın şartı olduğu, körü körüne bir ezber ile arka plana atılır.
“Allah nedir, kimdir?” sorusuna verilecek yanıt;
Belki, “bizleri yaratandır, doğmamış ve doğrulmamıştır.” şeklinde olabilir?
“Gerçekten Allah kimdir?” dendiğinde ise,
buna bir nebze de cevap verebilmek için yeterince ilim sahibi olunması gerekmektedir.
Allah’ın büyüklüğünü hissetmeden, O’na yeterince saygı duyulması olanağı gerçekten zordur.
Emirlerin/önerilerin, beklendiği gibi yerine getirilmesine;
Emirler/öneriler yerine, batıl adetler ve İslam’la ilgisi olmayan yaklaşımları ayırt edilmesine;
Ve özellikle, Dindar gibi görünenlerin hilelerinden korunulmasına olanak yoktur.
Topluma yararlı, ailesine ve kendisine yararlı, yaşadığımız dünyaya, canlılara, doğaya saygılı
iyi bir insan olmaya ilave olarak iyi bir dindar olabilmek için temel şart ise İNANÇ’tır.
Yani, öncelikle, öldükten sonraki yaşama MUTLAK SURETTE inanmaktır.
“Sura üfürülmüştür. Bak işte kabirlerden, Rablerine doğru akın akın gidiyorlar. Şöyle diyecekler: “Vay başımıza gelene! Kim kaldırdı bizi mezarımızdan? Rahman’ın vaat ettiği işte bu. Peygamberler doğru söylemişler.”. Topu topu korkunç titreşimli bir tek ses. Ve bakmışsın hepsi birden huzurumuzda divan durmaktadır. O gün hiçbir canlıya, hiçbir şekilde haksızlık edilmez. Sizler, sadece yapıp ettiklerinizin karşılığı olarak cezalandırılırsınız.” – Yasin Suresi 51, 52, 53, 54
“İnkar edenler, kesinlikle, öldükten sonra diriltilmeyeceklerini iddia ettiler. De ki: “Hiç de öyle değil, Rabbime andolsun, mutlaka diriltileceksiniz, sonra da yaptıklarınız size elbette haber verilecektir. Bu, Allah’a kolaydır.” – TEĞABÜN SURESİ 7
“Kendi yaratılışını unutmuş da bize örnek veriyor. Bir de şöyle diyor: “Şu çürümüş kemiklere kim hayat verecek?”. De ki: “Onlara hayat verecek olan, onları ilk kez yaratandır. O, bütün yaratılmışları / her türlü yaratmayı çok iyi bilmektedir.” – Yasin Suresi 78, 79
“Ve şöyle derlerdi: “Ölünce mi, toprak ve kemik haline gelince mi, sahi o zaman mı yeniden diriltileceğiz?”. “Önceki atalarımız da mı?”. De ki: “Öncekiler de sonrakiler de.” – VAKIA SURESİ 47-49
“Öldüğümüz, toprak ve kemik haline geldiğimiz zaman mı? Biz gerçekten diriltilecek miyiz?”. “Önceki atalarımız da mı?”. De ki: “Evet! Ve, siz de. Aşağılanmış, ezilmiş olarak.”. – SAFFAT SURESİ 16-18
“Görmediler mi ki; gökleri ve yeri yaratan, bunları yaratmakla yorgunluğa düşmeyen Allah, ölüleri diriltmeye de kadirdir. Evet, O herşeye kadirdir.” – AHKAF SURESİ 33