Diyanetim Benim…

Diyanet İşleri Başkanlığını tanıyalım…
Ama
“Kaç tane cami var?

Kaç tane personel var?
Bütçe ne kadar?
Kaç tane Bakanlığın bütçesine denk bir bütçe?
Ve paralar nerelere harcanıyor?”
gibi sorularının ötesinde,

Olayın özüne bakmaya çalışalım Çünkü,
Bu iş, hem Türkiye hem de
bütün Müslüman alemi için son derece kritik bir konudur.
Gerçekten Allah’ın izinde mi yoksa
Hükumetlerin peşlerine takılmış ve
Sallabaş olmuş bir kurum haline mi gelmiştir?

Diyanet İşleri Başkanlığı KİMDİR?

Kuruluş tarihi :
3 Mart 1924 tarihinde, Mustafa Kemal Atatürk’ün emriyle

429 sayılı kanunla Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığı’na bağlı bir teşkilat olarak kurulmuştur.

Amacı : Cami mescit açılışı izinleri vermek, namaz vakitleri, usulüne uygun hac, tesis kurmak.
araştırmalar yapmak vs gibi şekilsel işler dışında
yalnızca 1 temel amacı vardır. O da 

Din konusunda toplumu aydınlatmaktır.

Hangi din konusunda?

Kuşkusuz İslam Dini, yani Kuran’da ne yazıyorsa o…

Nasıl bir aydınlatma?
İslam Dininin Kuran’da yazıldığı gibi uygulanması,
Hurafelerden, yanlış örf ve adetlerden temizlenmesi veya
bunları engellenmesi…

İşte bu…

——————————————————-

Kritik sorular şunlardır:

Tüm bu konularda Diyanet ne yapıyor?
Halkı toplumu nasıl aydınlatıyor veya aydınlatacak?
Aydınlatmada rol oynayacak kişiler, yeteri kadar aydın mıdır?

Şu an dünyamız büyük bir sınavın eşiğinde.
Orta Doğu ve dünyanın büyük bir bölümü kan içerisinde;
Üstelik bu ülkelerin neredeyse tamamı Müslüman…
Bu konularda toplumun aydınlatılması için
Diyanet İşleri Başkanlığı ne işler yapıyor?

——————————————————-

Hiç GÜR bir ses duydunuz mu?

Emperyalist güç tarafından, savaşlarda öldürülen
Milyonlarca Müslüman/İnsan ile ilgili?
Tecavüz edilen kadınlar genç kızlar ile ilgili?
Bölünen dağılan aileleri ile ilgili?
Yetim bırakılan milyonlarca çocukla ilgili?
Eli ayağı kolu parmağı gözü kopan yaralanan milyonlarca insanla ilgili?
Kaçırılan organ mafyası eline düşen insanlar ve çocuklarla ilgili?
Savaşların kötü sonuçları ile ilgili?
Zalimlikte sınır tanımayan Emperyalist kafirlerle ilgili…

Daha kötüsü :
Bu savaşta, bütünü ile katliamları tezgahlayan, yapan İsrail,
Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği ve benzer ülkelerle ilgili?
Bu ülkeleri her adımda destekleyerek ölümlere destek olan siyasetçiler ile ilgili?
Allah yerine onların yanlarında onur ve yücelik arayanlarla ilgili?
Tüm bunları yaparken daha da kötüsü,
“ALLAH”, “DİN”, “PEYGAMBER” kelimelerini ağızlarından hiç düşürmeyenler ile ilgili…

Veya Tokatçı :
Aynı kişilerin, Müslüman halkı dolandırarak, ceplerine doldurduğu milyonlarla ilgili?
Haramı tıka basa yemekten hiç korkmayanlar ile ilgili?
Adaleti saptıranlar ve masum insanları hapishanelerde çürütenlerle ilgili?
Bu yetmezmiş gibi,
yine milyonlarca masum Müslümanın öleceği yaralanacağı,
ailelerin dağılacağı, çocukların mahvolacağı savaşları çıkartmaya çalışanlarla ilgili…

Ve Toplumun geride kalanları
Kan Davaları, Kardeş Kavgaları ile ilgili?
Dövülen, zulüm gören kadınlarla ilgili?
Rab’bin şaheseri hayvanlara yapılan işkenceler ile ilgili?
Anızların yakılması, ağaçların kesilmesi, havanın kirletilmesi ve
Rab’bin şaheseri olan doğanın tahrip edilmesi ile ilgili…

——————————————————-

İnsanımız,
Allah adına Müslümanları sömürenleri ve bu gerçekleri duyamazsa,
Kendilerine bunlar açıklanmazsa nasıl aydınlanacak?
Onlar, Müslümanım dindarım diyenlere inanabilir ama
Sizler yani Diyanet yöneticileri,
onların Kuran ayetlerine göre ne kadar dindar veya ikiyüzlü oldukların çok daha iyi bilirsiniz.
Sizler söylemezseniz insanlarımız bunları nasıl öğrenecek?

Allah’ın indirdiği kitaptan bir kısmını gizleyip onu az bir bedel ile değişenler (var ya);
işte onlar karınlarına ateşten başka bir şey doldurmuyorlar. Kıyamet günü Allah onlarla
ne konuşacak, ne de onları arıtacaktır. Onlar için elem dolu bir azap vardır.
İşte bunlar hidayeti verip sapıklığı, Bağışlanmayı verip azabı satın alanlardır.
Onlar ateşe karşı ne kadar da dayanıklıdırlar(!)
Bakara Suresi 174-175. Ayetler

Siz söylemezseniz, toplum bu şekilde daha da kötüye gitmeyecek mi?
Sizler bunun bedelini nasıl ödemeyi planlıyorsunuz?
Milyonlarca insana bu zararlar verilirken sessiz kalıp sonra af dileyerek mi?

Oysa,

Bu kesim, hala Kuran’ın Arapça okunmasının daha makbul olduğunu söyleyebiliyor,

“… Lafızlarıyla ibadet edilen bir kitap olması sebebiyle Kuran’ın Arapça metninin bütün
insanlara ulaştırılması. Böylece herkes, onu okuma, dinleme, ezberleme, ibadetlerinde
okuma, manasını anlamadığı halde onunla duygulanma imkanına sahip olur. Nitekim
asırlardan beri Müslümanlar, Kuran’ın Arapça aslını okumakta, hatta hafızlar onu baştan
sona ezberlemekte ve kıraâtıyla duygulanıp duygulandırmaktadırlar.”

Oysa ki Kuran’ı tamamı ile anlayarak okumak gerekmektedir.

 

Anlamazsın

Yeni bir soru şudur :

Diyanet Hiç Olmasaydı,
şu ana kadar daha kötü bir “Din” anlayışına mı sahip olacaktık?
Bu hali ile çalışan bir Diyanet yerine,
Yarından itibaren Diyanet diye bir kurum olmasa,
Bunu eksikliğini bu toplum hissedebilir mi?

Eğer hissetmezsek,
zaten temelde çok büyük bir yanlış var demektir.

Diyanet yöneticileri, çalışanları, okumuşlar, profesörler:

Lütfen artık gerçekleri açıklayın.
Yapmak zorunda olduğunuz ama saklı tuttuğunuz…

Şayet, gerçekleri açıkladığınızda görevinizde kalamayacağınızı düşünüyorsanız,
Gerçekleri haykırın ve hemen ayrılın veya ayrılmadan korkusuzca çalışın.
Ve sessiz kaldığınız günler için Allah’tan af dileyin.
Bu gün, yarın Allah’a hesap vereceğiniz günden daha iyidir.

Çağımızdaki Diyanet öyle bir kurum haline gelmiştir ki,
Bütün altyapısı ile birden bire buharlaşsa,
Ne yazık ki toplumda yok olduğu yıllarca kimse tarafından hissedilmez.
En büyük mutluluk ise daha ucuza hac ziyareti yapan hacılar olur.

——————————————————-

Sebepler ne olabilir?

Diyanet İşleri Başkanlığı yalnızca
“Neden” sorusu yerine, “Nasıl” soruları üzerinden gidiyor.
Örneğin,
“Namaz nedir? yerine
“Namaz Nasıl kılınır, hangi vakitlerde kılınır,
hangi dualar okunur” gibi şekil üzerinde duruyor
Oysa namazın ne olduğunu anladığımızda,
nasıl kılınması gerektiğini insanlarımız zaten kavramayacak mı?

“Kuran nedir?” sorusu üzerinden gidilmiyor,
Toplumda yaratılan Kuran kavramı neredeyse
dokunmanın bile yasak olan bir kitap olarak tanıtılıyor.

Ayrıca,
düşünülmesi ve tartışılması gereken diğer bir konu:

Dinden para kazanmak caiz midir?
İnsanlara namaz kıldırmak için vergilerden maaş almak?
Yok mu o kadar cemaatin içinde namaz kıldıracak bir kişi?
Veya Camileri gözetip koruyacak kadar, Allah sevgisi olan?
Mutlaka ödenecek maaş karşılığında, para ile birini mi tutmak gerek?
Bir işçi günde 10 saat bilfiil çalışırken,
Maaş destekli bir imam veya müezzin kaç dakika çalışıyor?…

Böyle din olur mu?
Böyle meslek olur mu?
Böyle İslam olur mu?
Yediğin ekmeğin enerjisini bu kadar israf etmek olur mu?

——————————————————-

Şimdi, tek yaptıkları ise nedir?

Sessiz kalmak…

Şekil üzerinde bolca konuşmak,
Amaç üzerinde sessiz kalmak.

Namaz nasıl kılınır bolca anlatmak,
Namaz nedir konusunda sessiz kalmak…

Eğer bu şekilde ölürseniz,
Her biriniz Cehennemin en dibinde yanacaksınız
Sessiz kaldığınız için…

Milyonlarca Müslümanın öldürülmesine,
Kadınlarına genç kızlarına tecavüz edilmesine,
Milyonlarca çocuğun yetim kalmasına,
İnsanlara yapılan işkencelere,
Kollarının, bacaklarının kopmasına,
Gözlerinin kör olmasına,
Dökülen göz yaşlarına,
Yakılan ağıtlara,
Yıkılan yuvalara
Sessiz Kaldığınız için…

İnsanların Cahil bırakılmasına,
“Dindarım diyen herkese inanmasına,
Allah’ın Kuran’ını hala Arapça okumasına ve
Allah’ın mesajlarını anlamamasına,
Cahil,yobaz,casus hocaların söylediklerine kanmasına
Sebep olduğunuz için…

İslam Dinini,
Karın doyurma pahasına az bir bedele sattığınız için,
Cehennemin en derinlerinde sizler olacaksınız…

İslam dinini bir şekle çevirdiniz,
Özünü ise öldürdünüz.
Günün bir kısmı kadar olan bu iğreti dünyayı yeğlediniz,
Ahireti Unuttunuz…

Yaptıklarınızdan ötürü Milyonlarca kere tövbe etmelisiniz,
Af dilemelisiniz,
Ve halka gerçekleri söylemelisiniz.
“Dindarım” demekle dindar olunamayacağını…
Kan döken vahşi katilleri destekleyenler ve
Onların yanında “Onur ve Yücelik” arayanları açıklamalısınız…

Bunun en büyük günahlardan biri olduğunu vurgulamalısınız…
Haykırmalısınız,
Sesiniz kısılana dek;
Yüz binlerce din adamından
Allah rızası için ses çıkaracak kaç taneniz var?

Şunu bilin ki SİZLER,
Aksi halde o ikiyüzlülerin daha altında olacaksınız,
Cehennemin en dibinde olan…
Gerçekleri sakladığınız için,
Gerçekleri açıklamadığınız için;

Halbuki susmak bizler kadar sizlere de haram edildi.
Bu bir savaş ve sizlerin susma hakkınız yok,
Arkaya dönme hakkınız yok,
Geride kalma hakkınız yok…

ALLAH RIZASI İÇİN ARTIK DOĞRULARI HAYKIRIN

ŞEREFİNİZLE YAŞAYIN…

ŞEREFİNİZLE ÖLÜN…

VE ŞU ANA KADAR YAPMADIKLARINIZ İÇİN

ALLAH’TAN AF DİLEYİN…

Toplumun size ihtiyacı var.
Sessizliği tercih eden değil,
Fısıldayan değil,
Kendi kendinize konuşan değil,
Allah’ın emirlerini korkusuzca haykıran bir Diyanete…

Lütfen görevinizi yapın ve Aydınlatın toplumu
Şeklen değil, özüyle Kuranı
Lütfen Görevinizi yapın, korkmayın ve HAYKIRIN !

YADA

ALLAHTAN SİZLERE BİR MESAJ VAR :
Az ve Öz…

Allah’ın indirdiği kitaptan bir kısmını gizleyip onu az bir bedel ile değişenler (var ya);
işte onlar karınlarına ateşten başka bir şey doldurmuyorlar. Kıyamet günü Allah onlarla
ne konuşacak, ne de onları arıtacaktır. Onlar için elem dolu bir azap vardır.

İşte bunlar hidayeti verip sapıklığı, Bağışlanmayı verip azabı satın alanlardır.
Onlar ateşe karşı ne kadar da dayanıklıdırlar(!)
Bakara Suresi 174-175. Ayetler

 İmanlarından sonra küfre sapmış, sonra da küfürde daha da azıtmış olanların tövbeleri
asla kabul edilmeyecektir. Onlar, sapıkların ta kendileridir. Gerçeği örtüp de küfre sapmış
olarak ölenlere gelince, onların her biri kendini kurtarmak için dünya dolusu altın verse de
asla kabul edilmeyecektir. Korkunç bir azap vardır onlar için. Hiçbir yardımcıları olmayacaktır.
Ali İmran Suresi 90 – 91. Ayetler

———————————————————————————

Diyanet İşleri Başkanlığı
Atatürk tarafından yobaz düşüncelerden kurtulmak için kurulmasına rağmen

Görünüm odu ki, şimdi
Diyanetin kendisi yobazlığı destekler hale gelmiştir.

Üstelik,

On binlerce Cami,
Yüz binlerce çalışan,
ve Türkiye’nin en büyük bütçesi ile…

O zaman insanlarımızın en azından bir beklentisi olması suç değildir.
Bu kadar emeğe karşın en azından bir fark olsun
William Shakespeare’in Hamlet isimli eserinde belirttiği gibi

“Olmak yada Olmamak…” arasında

İlgili Makaleler :

Kuran’daki KURAN…: https://diril.me/2012/06/17/kurandaki-kuran/

Altın bir Anahtar, Namaz…: https://diril.me/2013/05/22/altin-bir-anahtar-namaz/