Alternatif Çözüm : Askeri Müdahale Yerine…

 

50  MİLYAR DOLAR,

1. 150 Milyar Doların 1/3 ’ü (üçte biri.)
2. 380 Milyar Doların 1/8 ’i (Yaklaşık Sekizde biri)
3. 500 Milyar Doların 1/10 ’u (Onda biri)
4. 4 trilyon Doların yaklaşık 1/80 ’i (Seksende biri)

Burada 1 .
Irak savaşından beri, savaşın Türkiye’de sebep olduğu zararları.
= 150 Milyar Amerikan Dolarıdır

Burada 2.
2000-2001, bankacılık krizinde, devletin zararı.
= 380 Milyar Amerikan Dolardır

Burada 3.
Türkiye Cumhuriyetinin Borcu
= 500 Milyar Amerikan Dolarıdır.

Burada 4.
Irak savaşının , Amerika Birleşik Devletleri’ne toplam maliyetidir.
= 4 trilyon Amerikan Dolarıdır.
Not: Tüm bu değerler, uluslararası kuruluşların saptamasıdır.

Ve 50 MİLYAR DOLAR,
= Cumhuriyet’in kuruluşundan, 2012 yılına kadar, ülkemiz insanlarının dişinden tırnağından artırmış olduğu vergilerle oluşturulan her şeyin, “ÖZELLEŞTİRME” adı verilen TALAN SİSTEMİ ile emperyalist güce devredilmesinden elde edilen gelirdir.

Devletin satışları yapmak için yapmış olduğu giderleri hesap edersek, devlet kasasına giren bundan daha küçük bir rakamdır.Kısa bir değerlendirme yapacak olursak, YALNIZCA IRAK SAVAŞI OLMAMIŞ OLSAYDI :

a. Türkiye’nin, Cumhuriyet’ten beri sahip olduğu değerleri satmasına gerek olmadığı gibi,
b. Devletin kasasında, ilave bir 100 Milyar Dolar daha olacaktı.
Başka bir bakış açısı ile sahip olduğumuz bu değerlerin tam ÜÇ KATINA sahip olabilecektik.
c. En önemli konu ise, Amerika Birleşik Devletleri’nin, koskoca bir “FİYASKO” İÇİN HARCAMIŞ OLDUĞU PARADIR.
Bu rakam, Cumhuriyet’ten beri Türkiye’nin sahip olduğu özelleştirilen değerlerin tam 80 katına eşdeğerdir.

Buradan ABD harcamalarının bakış açısı ile çıkarılması gereken sonuçlar:

1. Çok pahalı olan “askeri müdahale” yapmak yerine, müdahale için HARCANACAK PARANIN ÇOK UFAK BİR KISMINI KULLANARAK ülkeleri, kaosa sürüklemek, zarar vermek, gelişmelerini engellemek veya yok etmek mümkündür.

2. Askeri müdahale yerine,
2.1. Bir ülkede rüşvet vererek veya şantaj yaparak siyasiler üzerinde egemenlik kurmak,
2.2. Medyaları, basını, televizyonları satın alıp sınırsız propaganda kaynağı sağlamak,
2.3. Gerekirse parti kurup, kurdurup, kanunlar çıkarttırıp, ülkenin bütün kaynaklarını özelleştirip hepsine sahip olabilmektir.

3. Bu kaynaklar ülkenin telekom altyapısı, rafinerileri, limanları, su kaynakları, barajları, arazileri, hatta bütün kamu binaları, bankaları, sigorta şirketleri bile olsa, “Bir Irak savaş masrafını” bulmayacaktır bile.

4. Bir “Komplo Teorisi” olarak şunu da ön plana çıkarabiliriz ki; yine bu güç, satın almış olduğu bütün bu stratejik tesisleri, verimsiz bir hale getirip zaman içerisinde kapatmış bile olsa, toplam maliyetleri, 50 milyar dolar bile olmayacaktır (Irak savaş masraflarının 80 de biri)

5. Bu tesisler zaman içerisinde bilinçli olarak dağıtılıp kapatılırsa;

Kim ?
Nasıl ?
Hangi zaman diliminde?
Ve hangi para ile, tüm bunları yeniden kurabilir?

6. Dikkat edilecek olursa, bu arada İktidarlar vasıtası ile devlet de, tamamen gereksiz ve lüks masraflar ve verimlilik azaltılması nedeni ile inanılmaz bir borç altına sokulmuştur.

BU BORÇLAR kim tarafından nasıl ödenebilecektir?
Çünkü, kısa bir zaman sonra ülkemizde satılacak hiç bir değer de KALMAYACAĞI GİBİ, borç toplamı da GÜNDEN GÜNE ARTMAKTADIR.

7. Bir diğer konu ise, ÜLKEMİZDE devlet dışında faaliyet gösteren özel sektör; neredeyse sınırsız ve koşulsuz serbestlikte ithalatlar nedeni ile inanılmaz sıkıntı altındadır ve birçoğu da bu şartlara dayanamayıp iflas etmiştir. Bu şartların sürdürülmesi ile, EŞ ZAMANLI OLARAK ÖZEL SEKTÖRÜN DE BÜYÜK BİR KISMI ÇÖKERTİLECEKTİR.

8. Sonuç olarak,
İnanılmaz borçlara sahip olan bir devlet,
Bütün kuruluşları, yabancıların kontrolünde,
Topraklarının çoğu satılmış,
Bütün akarsuları, yabancıların kontrolünde,
Bütün limanları, barajları yabancıların kontrolünde,
Bütün yer altı kaynakları, yabancıların kontrolünde,
Özel sektör diye bir şey kalmamış.
İnsanları moralsiz hatta bir iç savaşa sokulmuş.
Yeni bir değer üretmek için tek bir kaynak bile bırakılmamış…
Bu durum, Kurtuluş savaşı öncesinden bile daha karamsar bir tablodur.
Kendi ülkemizde, bizlere ait hiçbir şey bırakılmamış; damdazlak kalmış bir toplum olarak, tek başımıza bırakılmaya doğru ilerlemekteyiz.

NEDEN ÖZELLEŞTİRME ?

Özelleştirmelerin temel amacı, verimsiz ve karsız olarak çalışan devlet işletmelerinin devredilmesi anlamını taşımalıdır.
Hatta bu durumda bile, özelleştirmelerden önce bu işletmelerin akıllı bir şekilde yönetilerek ülkemize yararlı ve karlı işletmeler haline döndürülmesi denenmelidir.

Bu nedenle kendimize sormamız gereken temel sorular:
1. Satılan kurumlardan gelen paraların ne olduğudur. Başka bir değere dönmüyorsa ve üstelik de, yalnızca devlet borçlarını ödemek için kullanılıyorsa kesinlikle satılmamalıdır.
2. Satılan kurumların NE PAHASINA OLURSA OLSUN mevcut durumlarından daha iyiye götürülme şartı aranmalıdır. Aksi olursa MÜDAHALE şartı konulmalıdır. (Kurumun batırılmasına/iflasına izin verilmemelidir – Ülkemize zarar vermek için kurum belli güçler tarafından satın alınıp, zamanla kapatılabilir- Kapatılma amacı ile satın alınmış olabilir)
3. Kurumun/tesisin ürettiği malzemelerin öncelikli olarak Türkiye Cumhuriyeti için kullanılması zorunluluğu/şartı olmalıdır. Yalnızca ihtiyaç fazlasının ihracına izin verilmelidir.
4. Özelleştirme, elde edilen gelirlerin, yeniden gelir getirecek yatırım dönüşmesi koşulu ile yararlı olabilir. (Bir örnekle açıklamak gerekirse ; Boğaz Köprüsünün -süreli olarak yapılacak- satışından elde edilen gelirle, başka bir köprü veya otoyol yapmak için finansman sağlanması mümkündür.
ŞİMDİ CUMHURİYET’TEN BERİ ELDE ETTİĞİMİZ AMA ŞİMDİ BİZLERDE OLMAYAN; Cumhuriyet’ten beri elde edilen fakat SİYASİLER TARAFINDAN TALAN EDİLEN değerlerimizin listesi…

(Mendillerinizi de yanınızda bulundurmanızı rica ediyorum.)

Bu arada kendinize sormayı unutmayın.

Eğer başka bir değer olarak geri dönmüyorsa,

ASLA SATTIRMAYIN,
SATILMASINA ASLA İZİN VERMEYİN.
STRATEJİK ÖNEMİ OLAN KURUMLARIN (değerli altyapı, değerli veri vs. sahip olan) SATILMASINA İSE ASLA, ASLA, ASLA İZİN VERMEYİN…